Ücret 4857 Sayılı İş Kanun'a göre genel manada olmak üzere bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişilerce sağlanan ve para olarak ödenen
tutardır.Ücret, bir işçi alacağı olarak en önemli alacak türlerindendir.Kıdem tazminatının hesabındaki en esaslı unsurdur. 4857 Sayılı Kanun'un 32/son maddesine
göre ücret alacaklarında zamanaşımı 5 yıldır.Türk Borçlar Kanunu'nun 147.maddesine göre de işçi ücretleri hakkındaki davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir.
Zamanaşımın başlangıç tarihi, ücret ödeme gününden yani alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlar.İşçinin çalışmaya devam etmesi zamanaşımının
işlemesini durdurmaz,kesmez.Beş yıllık zamanaşımı süresi ücret eklerini de kapsar.İşverenin temerrüdü ancak bir ihtarla ya da dava açılması veya icra takibine
başlanması halinde sözkonusu olur.Zira ücret alacağı talep edilmesi gereken bir alacaktır.Ücret alacağının muaccel hale gelmesi ile temerrüt hali farklı
kavramlardır.Ücretin ödeme gününün gelmesi aynı zamanda temerrüt olgusunun da var olduğunu göstermez.
Yargıtay ilke kararına göre bireysel ve toplu iş sözleşmesi ile açıkça ücretin ödeme günü kararlaştırılmışsa ,bu tarihte temerrüt kendiliğinden gerçekleşir.Bu
durumda işveren ihtar,dava veya takibe gerek kalmaksızın kendiliğinden temerrüde düşmüş sayılır.İşverenin temerrüde düşürülmesinin en önemli sonucu temerrüt
tarihinden itibaren faize hak kazanılmasıdır.Ücret alacağında temerrüt faizi ,4857 Sayılı Kanun uyarınca en yüksek mevduat faizidir.Ücret gibi ücret eki vasfındaki
ikramiye,yakacak yardımı,giyim yardımı,öğrenim yardımı,taşıt yardımı,sorumluluk zammı,hizmet yılı primi,aile yardımı,prim gibi alacaklar için de aynı temerrüt faizi
sözkonusudur.Yine bu faiz fazla çalışma,genel tatil ve hafta tatili alacakları içinde sözkonusudur.En yüksek mevduat fazinin uygulamasında bir yıllık mevduata
uygulanan en yüksek faiz oranı dikkate alınmalıdır.
Zamanaşımı hukuken def'i niteliğinde olduğundan hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınmaz.Zamanaşımı def'inde, 6100 Sayılı Kanun
gereği en son dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde bulunalabilir.Islah ile talep edilen alacaklar için ıslah dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta
içerisinde zamanaşımı def'inde bulunulabilir. Süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı def'i ancak karşı tarafın muvafakati ile geçerli olur.Dava açılması ya da
icra takibi yapılması zamanaşımını keser.işçinin Ücret alacağını bir ihtarname ile talep etmesi zamanaşımını kesmez ancak; işverenin temerrüde düşürülmesi
sonucunu doğurur.
Örnek : Ahmet Bursa'da bir tekstil fabrikasında 10 yıldan bu yana işçi olarak çalışmaktadır.Ahmet'in işvereni son üç yıldır çalışanların ücretlerini gecikmeli olarak
ödemiş,son altı aylık ücretlerini ise hiç ödememiştir.Ahmet'in çalıştığı işyerinde örgütlü olan işçi sendikası ile işveren arasında imzalanan toplu iş sözleşmesine
göre ;çalışanların maaşlarının en geç her ayın 3.günü akşamına kadar ödenmesi gerekmektedir.Yine aynı TİS'e göre çalışanlara üç ayda bir, maaşla birlikte, bir
brüt maaş tutarında ikramiye ödemesi gerekmektedir.
Bu durumda Ahmet son üç yıldır gecikmeli ödenen maaş ve ikramiye alacaklarının kendisine toplu iş sözleşmesindeki "ücret ve ücret ekleri en geç her ayın 3.günü
akşamına kadar ödenir" şeklindeki kesin vade içerir hüküm uyarınca temerrüt tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faziyle ödenmesini talep edebileceği
gibi son altı aylık ödenmeyen ücret ve ikramiye alacaklarının da en yüksek mevduat faziyle ödenmesini dava ve talep edebilir.Faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihi
olan her ayın 4. günü olup; işverenin kendiliğinden temerrüdü sözkonusudur.Ahmet'in ücret alacağı yalnızca muaccel olmamış aynı zamanda işverenin/borçlunun temerrüdü de gerçekleşmiştir.
Makaleler ile İlgili Yasal Uyarı
Yine “Ücret Alacaklarında Zaman Aşımı ve Faiz" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Özkan Kaban'a ait olup makale, yazarı tarafından www.kabanbukuk.com adresinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
Av.Özkan Kaban