Makale Listesi
Yurtdışı Müteahhitlik İşlerinde Çalışan İşçilerin İş Sözleşmeleri Belirsiz Sürelidir, Kıdem Tazminatı Hakları Vardır | 2014-04-30

Yurtdışında,Kırgızistan'da,Rusya'da,Suudiarabistan'da,Kuveyt'te,Katar'da,Dubai'de,Almanya'da,Kazakistan'da yurtdışı müteahhitlik işlerinde çalışan işçilerin iş sözleşmeleri belirsiz sürelidir.Bu işçiler koşulları varsa kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talebinde bulunabilirler.Bu hususa dair içtihat web sayfamızın ziyaretçilerinin incelemesi için aşağıda yer almaktadır.

 

Kaban Hukuk Bürosu Av:Özkan Kaban

 

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/6178

K. 2013/17934

T. 11.6.2013

 

DAVA : Davacı, eksik ödenen ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücretiyle bakiye süre ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

 

Yerel mahkeme, istemi kısmen hüküm altına almıştır.

 

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

 

KARAR : A-) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, davalılarla aralarında 23.8.2002-23.1.2003 tarihleri arasında belirli süreli iş sözleşmesiyle Kazakistan Parlamento Binası inşasında çalışmak üzere anlaşıldığını ancak sözleşme süresi bitmeden işveren tarafından iş bıraktırılarak Türkiye'ye gönderildiklerini ileri sürerek, ödenmeyen ücret, fazla çalışma, hafta ve genel tatil bakiye süre ücret alacaklarını istemiştir.

 

B-) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı, Kazakistan'ın Astana şehrinde yapmaya üstlendiği Cumhuriyet Parlamento Binası inşaatının tüm kaba inşaat işleri kapsamında kalıp, demir, beton işçiliklerinin yapılmasını hususunda taşeron olarak rms İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şti. ile anlaşıldığını, davacının bu firma çalışanı olduğu, taşeron firma eliyle davacıya hizmet akdinden doğan alacaklarının çok üstünde avans ödemesi ve çalışılmayan süre için düzenlenen para makbuzları ile bu süre ücretinin ödendiğini, yaptığı fazla mesailerin liste ve bordroda gösterilerek ücretinin ödendiğini, davacının ödemeyi ihtiraz-i kayıt koymadan aldığını, Kazakistan'da bulunduğu süre içinde dini bayram yaşanmadığını, hafta tatilini kullandığını, 19.11.2002-24.11.2002 tarihleri arasında işe çıkmadığı ve çıkmamakta ısrar ettiği için uçak bileti alınarak Türkiye'ye gönderildiğini, kendisi işi bıraktığında B.K.325 maddesi uyarınca sözleşmenin kalan süresi için ücret talep edemeyeceğini, ödenmesi gerekmesi halinde ise çalışmamak suretiyle kazandığı yada kazanmaktan kasten feragat ettiği tutarın tenzil edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

 

C-) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olduğu, davacının ücretleri ödenmediğinden iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğinden bakiye süre ücretine hak kazandığı, ödenmemiş ücret alacağı bulunduğu, puantaj kayıtlarına göre fazla çalışma, hafta ve genel tatil çalışması yaptığı ve karşılığının ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

 

D-) Temyiz:

Kararı taraflar temyiz etmiştir.

 

E-) Gerekçe:

1-)Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-)Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin belirli süreli iş sözleşmesinin unsurlarını taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.

 

Belirli süreli iş sözleşmesinden söz edilebilmesi için sözleşmenin açık veya örtülü olarak süreye bağlanması ve bunun için objektif nedenlerin varlığı gerekir.

 

Borçlar Kanununun 338. maddesinde, "Hizmet akdi, muayyen bir müddet için yapılmış yahut böyle bir müddet işin maksut olan gayesinden anlaşılmakta bulunmuş ise, hilafı mukavele edilmiş olmadıkça feshi ihbara hacet olmaksızın bu müddetin müruriyle, akit nihayet bulur" kuralı mevcuttur. Anılan hükme göre tarafların belirli süreli iş sözleşmesi yapma konusunda iradelerinin birleşmesi yeterli görüldüğü halde, 1475 Sayılı Kanun uygulamasında, Yargıtay kararları doğrultusunda belirli süreli iş sözleşmelerine sınırlama getirilmiş ve sürekli yenilenen sözleşmeler bakımından ikiden fazla yenilenme halinde, sözleşmenin belirsiz süreli hale dönüşeceği kabul edilmiştir (Yargıtay 9. HD. 7.12.2005 gün 2005/12625 E, 2005/38754 K).

 

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 430. maddesinde, esaslı nedenlerin varlığı yenilemeler için öngörülmüş ve on yıldan uzun süreli belirli süreli iş sözleşmesi yapılamayacağı kabul edilmiştir.

 

İş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle belirli - belirsiz süreli iş sözleşmesi ayrımının önemi daha da artmıştır (Yargıtay 9. HD. 13.6.2008 gün 2007/19368 E, 2008/15558 K.). 4857 Sayılı İş Kanununun 11. maddesinde "İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işverenle işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar" şeklinde düzenleme ile bu konudaki esaslar belirlenmiştir. Borçlar Kanunundaki düzenlemenin aksine iş ilişkisinin süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı vurgulanarak ana kural ortaya konulmuştur.

 

Öte yandan değinilen 11. madde, 18 Mart 1999 tarihli 1999/70 ec Konsey Yönergesiyle birlikte ele alınmalıdır. Çerçeve sözleşmesinin 4. maddesinde ayrım gözetmeme ilkesi vurgulanmıştır. Buna göre iş koşulları açısından, belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçilere yapılacak farklı muamele esaslı nedenlere dayandırılmadığı sürece, yalnızca belirli süreli iş sözleşmesi ve iş ilişkisiyle çalışmasından dolayı, emsal kadrolu işçilerden daha dezavantajlı davranılmayacaktır.

 

Sözleşmenin 5. maddesinde ise kötü niyete karşı önlem konusu ele alınmıştır. Birbirini takip eden belirli süreli iş sözleşmeleri veya istihdam ilişkisinden kaynaklanan istismarların önlenmesini amaçlayan yasal düzenlemelerin bulunmaması halinde; üye devletlerin, sosyal taraflara danıştıktan sonra uluslararası yasalar, toplu sözleşmeler veya uygulamaya göre belli başlı bazı sektörlerin ihtiyaçlarını da dikkate alarak, aşağıdaki tedbirlerden bazılarını alma zorunluluğu vardır.

 

1. (a) Bu türden akit veya istihdam ilişkilerinin yenilenmesini haklı kılacak nesnel gerekçeler tespit edilmesi,

1. (b) Yinelenen belirli süreli iş sözleşmeleri veya istihdam ilişkilerinin azami toplam süresini belirlenmesi,

1. (c) Bu türden sözleşme veya istihdam ilişkisin kaç kez yenilenebileceğinin saptanması.

1. 2. Sosyal taraflara danıştıktan sonra, üye devletler elverişli olan durumlarda belirli süreli iş sözleşmesi veya istihdam ilişkisinin,

1. (a) Yenilenmiş sayılacağına,

2.(b) Belirsiz süreli iş sözleşmesi veya istihdam ilişkisi sayılacağına dair koşullar belirleyeceklerdir.

 

Öte yandan 1999/70 Sayılı Konsey Direktifinin önsözünde, Essen Konseyi sonuç bildirgesinde "çalışanların istemleri ve rekabetin gereklerini karşılayacak daha esnek bir iş örgütlenmesini özellikle göz önünde tutan istihdam yoğun büyüme" anlayışına uygun olarak alınması gerekli önlemler vurgulanmaktadır. 1999 yılı İstihdam Politikası Ana Hatları Hakkında 9 Şubat 1999 tarihli Konsey Tavsiye Kararı, "Sosyal tarafları işletmeleri daha verimli ve rekabetçi kılmak ve esneklik ile iş güvenliği arasında gereken dengeyi sağlayabilmek amacıyla, bulundukları her düzeyde esnek çalışma düzenlemeleri dahil, iş örgütlenmesinin modernize edilmesi için sözleşme görüşmeleri yapmaya" davet etmiştir. Ayrıca, Hizmet ilişkisine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkında 158 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesine göre; bu sözleşmenin koruyucu hükümlerinden kaçınmak amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasına karşı yeterli güvenceler alınması gerektiği vurgulanmıştır (m 2/3).

 

Gerek 158 Sayılı ilo Sözleşmesi gerekse 1699/70 Sayılı Konsey Direktifi, bir taraftan esnek çalışmayı özendirirken diğer taraftan güvenliğe önem vererek bir denge amaçlamıştır. Başka bir anlatımla esnek çalışma modellerinin kötüye kullanılmaması gerektiğini özenle vurgulamıştır.

 

Sözü edilen normatif dayanaklar uyarınca, işçinin niteliğine göre sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Buna karşın, yapılan işin niteliği belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilmesi için önem arzetmektedir. Belirli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak "belirli süreli iş sözleşmesi" yapılabilecektir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 430. maddesinde ilk defa yapılacak olan sözleşmelerde objektif neden öngörülmemiş oluşu, önceki özel kanun olan İş Kanunu'nun 11. maddesindeki objektif nedenlerin varlığını ortadan kaldırmaz.

 

4857 Sayılı İş Kanununun 11. maddesinde, esaslı bir neden olmadıkça belirli süreli iş sözleşmelerinin birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamayacağı kuralı ile bir ölçüde koruma sağlanmak istenilmiştir. Belirli süreli iş sözleşmesinin yapılması ve yenilenmesi, işçinin iş güvencesi dışında kalması sonucunu doğurmamalıdır. Belirli süreli iş sözleşmelerinde, 4857 Sayılı Kanunun 15. maddesinde değinilen sürenin aşılmaması koşuluyla deneme süresi konulabilir.

 

2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 23. maddesinin 1. fırkasında; "bir üniversite biriminde açık bulunan yardımcı doçentlik, isteklilerin başvurması için rektörlükçe ilan edilir. Fakültelerde ve fakültelere bağlı kuruluşlarda dekan, rektörlüğe bağlı enstitü ve yüksekokullarda müdürler; biri o birimin yöneticisi, biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan adayların her biri hakkında yazılı mütalaa isterler. Dekan veya ilgili müdür kendi yönetim kurullarının görüşünü de aldıktan sonra önerilerini rektöre sunar. Atama, rektör tarafından yapılır" kuralı öngörülmüş; aynı maddenin 2. fıkrasında, yardımcı doçentlerin bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanabilecekleri, her atama süresi sonunda görevin kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiştir. Kanunun daha sonra yürürlüğe giren geçici 47. maddesinin 2. fıkrasında ise yardımcı doçentlik kadrosunda görev yapan öğretim elemanlarının çalışma sürelerindeki sınırlamanın kaldırıldığı belirtilmiştir. Buna göre 2547 Sayılı Kanunda yardımcı doçentlerle belirli süreli sözleşme yapılması yolunda bağlayıcı bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanunun 23. maddesinde belirtilen ikişer veya üçer yıllık süreler, atama tasarrufuyla ilgili olup, vakıf üniversitelerinde çalışacak yardımcı doçentlerle iş sözleşmesinin belirsiz süreli olarak yapılmasına engel bir durum teşkil etmemektedir. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 9. HD. 23.2.2009 gün ve 2008/12778-2009/3194 Sayılı kararı).

 

Somut olayda davacıyla davalı arasında yapılan iş sözleşmesinde 23.8.2002- 23.1.2003 tarihleri arasında çalışılacağı taahhüt edilmiştir. Davacı, davalı işyerinde kalıpçı ustası olarak 23.8.2002-19.11.2002 tarihleri arasında çalışmıştır. İş Kanunu uyarınca asıl olan taraflar arasında yapılan iş sözleşmesinin belirsiz süreli oluşudur. Hangi durumlarda belirli süreli iş sözleşmesi yapılacağı yukarda açıklanmıştır. Son zamanlarda Dairemizin genel görüşü yurtdışı müteahhitlik işlerinde işçiyle işveren arasında yapılan iş sözleşmelerinin belirsiz süreli olduğu kabul edilmiştir (Dairemizin 29.1.2013 gün 2011/42481 E. 2013/3360 K., 28.5.2013 gün ve 2011/45659 E. 2013/16114 K. sayılı karaları). Her ne kadar taraflar arasında yapılan iş sözleşmesinin belirli süreli olduğu belirtilmiş ise de dosya kapsamına göre ilişkinin belirli süreli olması gerektirir bir delil ibraz edilememiştir. Somut uyuşmazlıkta iş sözleşmesi belirsiz süreli olup davacı 19.11.2002 tarihinden sonrası için ücret talep edemez. Mahkemece davacının iş sözleşmesi sona erdikten sonraki döneme dair bakiye süre ücreti talebinin reddi gerekirken kabulü isabetsizdir.

 

 

3-) Öte yandan kabule göre davacı tarafından dosyada bilirkişi gideri olarak 360 TL, 8,60 TL tebligat, 1,24 TL müzekkere, 15,86 TL talimat gideri olmak üzere 385,70 TL yargılama gideri yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna karşın mahkemece yargılama giderinin toplam 263,40 TL olarak kabul edilerek bunun üzerinden karşı tarafa yargılama gideri yüklenmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine 11.6.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Kaynak:Kazancı İçtihat Programı